Türkçe’yi Nasıl Yazılır TDK?
Türkçe dilinin doğru yazımı, her geçen gün daha çok tartışma konusu haline geliyor. TDK (Türk Dil Kurumu) bu konuda bazen yol gösterici olsa da, bazen de bir anlam karmaşası yaratıyor. Herkesin dilbilgisi ve yazım kurallarını belirleyen tek otorite olma iddiası, toplumsal ve kültürel değişimlerle paralel olarak sorgulanmaya başlanıyor. Bugün, TDK’nin Türkçe yazım kuralları ve dilin evrimine dair derinlemesine bir eleştiri yapmak istiyorum. Dilin doğru kullanımı ve yazım şekli konusunda TDK’nin sunduğu “kesin” kurallar, acaba gerçekten günümüz Türkçesinin dinamiklerini yansıtıyor mu?
Türkçe’yi “Kesin” Kurallarla Sınırlamak Mümkün mü?
Bir dilin, kültürün, toplumun ne kadar hızlı değiştiği göz önüne alındığında, Türk Dil Kurumu’nun bu kadar katı yazım kuralları belirlemesi, tartışılmaya değer. Mesela, dilde sürekli yeni kelimeler türemekte, eski kelimeler ise ya unutulmakta ya da evrim geçirmekte. Bu evrimsel süreci göz ardı ederek Türkçe’yi sadece kurallar ve normlarla sınırlandırmak, dilin özüne aykırı bir yaklaşım gibi görünüyor.
Bugün internetin ve sosyal medyanın etkisiyle kelime ve ifade biçimleri hızla değişiyor. Eskiden “bu kadar” denilmesi gerekirken, bugün gençlerin “bı kdr” gibi kısaltmalar kullandığını görmek, dilin esnekliğini gösteriyor. TDK’nin bu gibi “yeni” kullanımları kabul etmesi ne kadar zaman alacak? Yazılı dilin gelişimi, resmi kurallarla ne kadar uyum içinde olabilir? TDK’nin doğru ve yanlış olarak belirlediği dil sınırları, halkın doğal dil kullanımını ne kadar yansıtıyor?
Yazım Kuralları, Gerçekten Herkes İçin Geçerli mi?
Türk Dil Kurumu, dilde doğru ve yanlış yazımları belirlerken, tüm Türkçe konuşurları aynı kefeye koymakta. Ancak unutulmamalıdır ki, Türkiye’deki farklı coğrafi bölgelerde, çeşitli sosyal sınıflarda ve eğitim düzeylerinde Türkçe kullanımı oldukça farklılık gösterir. Hatta bazen İstanbul’daki bir dil kullanımı ile Gaziantep’teki bir dil kullanımı arasındaki farklar, TDK’nin belirlediği kurallarla örtüşmez. O zaman, her dilin bir yazım kuralı olabilir mi? Türkçe’nin, kültürel ve coğrafi çeşitliliğini göz önüne aldığımızda, tek bir doğru yazım kuralları belirlemek ne kadar adil?
Mesela, “mı” – “mi” ayrımını doğru yapmanın ne kadar önemli olduğu sıkça vurgulanır. Ancak bu ayrım, birçok bölgesel ağızda doğal bir şekilde kaybolmuşken, hâlâ neden bu kadar “kesin” bir kural olarak sunuluyor? Ayrıca, dildeki sesli harfler ve ünlü uyumu konusunda TDK’nin ısrarla koyduğu kurallar, insanları özgürce dilini kullanmaktan alıkoyuyor mu? Bunu bir düşünün: Dil yaşayan bir varlıktır, ona şekil vermek, onu kurallara hapsetmek, ne kadar doğru?
İnternet ve Gençlerin Dili: TDK’ye Karşı Yeni Bir Dönem
Sosyal medya ve internet, gençlerin dilde hızla yeni kelimeler üretmesine ve eski kelimeleri modernize etmesine olanak tanıyor. “Benimle gel” yerine “beni takip et” veya “görüşürüz” yerine “hoşça kal” gibi klasik ifadeler gittikçe azalmaktadır. TDK, bu tür “gelişmeleri” doğru kabul etmeye ne kadar eğilimlidir? Yoksa yeni bir dil devrimi mi geliyor? Örneğin, “selfie” kelimesi Türkçeye yeni eklenen bir terim. TDK, bu gibi kelimeleri kabul etmeye ne kadar sıcak bakıyor? Gençler ve sosyal medya kullanımı bu kelimelerin hızla halk arasında kullanılmasını sağlıyor, peki TDK bu duruma ne kadar adapte olabiliyor?
Sosyal medya üzerinden kullanılan dil, kısaltmalar, emoji ve gifler, geleneksel yazım kurallarını sorgulamamıza neden oluyor. TDK, halkın bu doğal dil kullanımını ne zaman kabul edecek? Bugün “kendi yolumu çizeceğim” diyerek dilin kendi evrimini nasıl gerçekleştirdiğini görmekteyiz. Peki, bu doğal gelişime müdahale etmenin anlamı ne?
Dil ve Toplum: Bireysel ve Toplumsal Duygular Arasındaki Denge
Dil sadece iletişim aracıdır, ancak bir toplumun kültürel yapısına da yansıyan bir özelliktir. İnsanların duygusal bağlarını ve toplumsal değerlerini taşıyan dil, belirli kurallara ve yazım hatalarına takılacak kadar basit değil. Bugün, köyden kente göç etmiş veya farklı sosyo-ekonomik sınıflara ait bireylerin dil kullanımı çok farklı. TDK’nin belirlediği kurallar, çoğu zaman bu çeşitliliği göz ardı edebilir. Hangi kural gerçek anlamda doğru kabul edilebilir?
Bu noktada önemli bir soru geliyor: TDK, dilin sadece yazılı kısmını mı denetliyor? Yoksa halkın tüm konuşma biçimlerini ve dilin gelişim sürecini göz önünde bulundurmalı mı? Dilin geleceği, bir dilbilimsel elitin ellerine mi teslim edilmeli, yoksa halkın doğasında mı bırakılmalı?
Sonuç: Dili Kurallara Kapatmak Mı, Yoksa Özgürlüğe Bırakmak Mı?
Dil, bir toplumun kültürüdür ve her kültür zamanla evrilir. TDK’nin yazım kurallarının, Türkçenin doğal evrimine engel olup olmadığını tartışmak gerekiyor. Kuralların, dilin yaşayan yapısını engelleyen bir hale gelmesi, Türkçe’nin zenginliğine zarar veriyor olabilir. O yüzden, TDK’nin hala ne kadar geçerli olduğunu ve Türkçe’nin gelecekteki haliyle nasıl şekilleneceğini sorgulamak gerek.
Peki sen ne düşünüyorsun? TDK’nin koyduğu kurallar Türkçe’nin doğal akışını engelliyor mu? Yeni dil evrimini kabul etmeli miyiz, yoksa kurallara sıkı sıkıya bağlı mı kalmalıyız? Yorumlarını bizimle paylaş, bu tartışmayı daha derinlemesine yapmak istiyorum!