İçeriğe geç

Haram para kazanan birinin yemeği yenir mi ?

Haram Para Kazanan Birinin Yemeği Yenir mi? – Vicdan Sofrasında Bir Hikâye

Bu yazıyı, sizlerle bir hikâye paylaşmak için yazıyorum. Çünkü bazen bir ayetin, bir kuralın ya da bir fetvanın ötesinde, insanın kalbine dokunan gerçek hikâyeler olur. Bu hikâye, helal ve haramın sadece sofrada değil, insan ilişkilerinde de nasıl sınandığını anlatıyor.

Bir Sofranın Hikâyesi

Bir akşamüstüydü. Güneş, köyün üzerini turuncuya boyarken Ayşe tencerenin kapağını kaldırdı. Buhar, içinde pişen etin kokusunu odanın her köşesine taşıdı. Mis gibi bir koku… ama yüreğinde bir huzursuzluk vardı.

Eşi Mehmet, masaya otururken ona baktı:

— Yine düşüncelisin, dedi.

Ayşe gözlerini kaçırdı.

— Mehmet, senin o işten kazandığın parayla bu eti aldım. Ama içim rahat değil. Haram parayla alınan yemeği yemek doğru mu sence?

Mehmet bir an sustu. Gözleri uzaklara daldı, sonra derin bir nefes aldı.

— Ayşe, o işi bıraktım. Evet, kolay para kazanılıyordu ama içim hiç huzur bulmadı. Bu sofrada senin bakışın bile bana haramı hatırlatıyor.

Erkeklerin Mantığı, Kadınların Vicdanı

Mehmet o gece uzun uzun düşündü. O, hep çözüm odaklı bir adamdı. Yıllarca geçim sıkıntısıyla mücadele etmiş, ailesine daha iyi bir hayat sunmak için yollar aramıştı. Stratejik düşündüğünü sanmıştı, ama vicdanını göz ardı etmişti.

Ayşe ise başka türlü biriydi. O, her şeyin kalpten başladığına inanırdı.

— Haram lokma sadece mideye değil, kalbe de girer, derdi.

İşte o gece, iki farklı düşünce birleşti. Erkek aklının stratejisiyle, kadın yüreğinin sezgisi aynı sofrada buluştu.

Mehmet ertesi sabah kararını verdi. O haram işi tamamen bırakacaktı.

— Az olsun, helal olsun, dedi.

Ayşe’nin gözleri doldu.

— Allah, helali çoğaltır Mehmet. Yeter ki niyetimiz doğru olsun.

Vicdan Sofrası

Günler geçti, hayat kolay olmadı. Fakat evin içindeki huzur artmıştı. Artık yedikleri azdı, ama dua çoktu. Sofraya oturduklarında Ayşe’nin elleri dua için havaya kalktığında, Mehmet’in yüreği hafifliyordu.

Bir gün komşuları Hasan geldi. Elinde tepsiyle:

— Mehmet abi, bu yemek benden.

Mehmet teşekkür etti ama bir an tereddüt etti. Çünkü köyde herkes biliyordu, Hasan’ın kazancı temiz değildi.

Ayşe gözleriyle sordu:

— Ne yapacağız?

Mehmet başını eğdi.

— Ayşe, bilerek haram kazançtan gelen yemeği yiyemem. Ama israf da etmeyelim. İstersen ihtiyaç sahiplerine verelim.

Ayşe gülümsedi.

— İşte helal budur Mehmet. Sadece yememek değil, doğru olanı seçmek.

Hikâyenin Ardındaki Gerçek

Bu hikâye sadece Ayşe ile Mehmet’in değil, aslında hepimizin hikâyesi.

Haram para kazanan birinin yemeğini yemek meselesi, sadece bir “günah-sevap” sorusu değildir.

Bu, bir insanın vicdanıyla olan ilişkisini, aldığı kararların manevi sorumluluğunu temsil eder.

Dinî açıdan bakıldığında, haram yoldan elde edilen kazançla alınan yemeğin yenmesi uygun değildir. Çünkü bu, sadece bir yiyecek değil; içine karışan bir haksızlığın, bir adaletsizliğin izidir.

Ama hikâyemiz bize bir başka şey daha söylüyor: Herkesin dönüşme şansı vardır. Haramdan uzak durmak, sadece yasaktan kaçmak değil; kendini, niyetini ve emeğini temizlemek demektir.

Senin Sofran Nasıl?

Belki sen de bir gün Ayşe gibi bir sofrada oturacaksın, içinde bir huzursuzlukla…

Belki de Mehmet gibi geçmişinle yüzleşeceksin.

Ama bil ki, helal bir lokma her zaman vicdanın en saf aynasıdır.

Bu hikâye bir son değil, bir davet aslında:

Her sofrada biraz daha temiz bir kalp, biraz daha vicdanlı bir seçim yapmaya çağrı.

Sen olsan, haram parayla alınan bir yemeğe oturur muydun?

Yorumlarda düşüncelerini paylaş. Çünkü belki de bir başkasının vicdan yolculuğuna ışık olacaksın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hipercasino beylikduzu escort beylikduzu escort avcılar escort taksim escort istanbul escort şişli escort esenyurt escort gunesli escort kapalı escort şişli escort
Sitemap
ilbetprop money